Şiir alemine gecit...  AYHAN KURT

Şiirlerinin listesini görmek için tıklayın.
7/17
Şiirlerinin devamı için tıklayın.

Elveda Şehzade

Esmer Çocuk Cinayetleri

Geceleyin Bir Kurşun

İhtilal

İnfaz

Kayıp Şairler Zamanı

Lityum

Metalik Yakaza

Ölü Evi

Şiirlerinin devamı için tıklayın.

Henüz bu şiir için konu belirlenmemiş. Bu yüzden benzer konulu şiirler listelenemiyor.

Konusunu EKLE









Bu sayfanın
renk düzeneğini
isteğinize göre
değiştirmek için
TIKLAYIN


İnfaz Birdy! 24 yaşıma... Resmi tarih... resmi geçit... daralan an! Bir siyah uzun çok uzun yoruldum u z u n Saçların kimliksiz bıraktığı, resimlerden Kovduğu yüz! bellekte kurşun dökümü Erken unutmak zorunda kalırız Durmadan dışa vurup da Hep içe düştüğümüz macerayı Kâğıtların, kıskanç kasvet odalarının namluya Sürdüğü ölüm... el değmeden sevişmek sanki 96 mevsimin kargışlı döngüsünde Susmuşsa artık merasim alayı Bir hiçi bir hiçliğe taşıyan Sakalar birer birer öldüyse yani Lağvettiğimiz tasalar hangi iklime saklanır Biz şaha kalkıp kalemize düşersek Belki kalır bizden kopan Ama heyecanla bize dönerken Biraz geçkince... yine de Olgun meyvelercesine Tadında diri telaşlarımızı hatırladığımız O dar alan! o daralan an! Herkes kendi doğrusunda pişman Herkes kendi doğrultusunda yalan Kendi damarını terk ettiğinde sahicidir Ancak gövdeden uzaklaştıkça Gerçek rengini bulur kan... akardı Buluşma saatine gecikmeden Hesaplaşabilseydik bileklerimizle İz bırakabilseydik akıl gözlemevi'nde kilitli Tedirgin geleceklere, gelmeyeceklere Sorardık: bölük --dur! Bin zehre bölündüğümüz Cenkler tarihinden sıyrılıp Söküp gün yüzünden rütbelerimizi Yenginin; yenilginin sustuğu mola: fırsat Bulduk, sorduk İnsan ruhunun hangi cephesine siner de Benlik ezgisini mırıldanır neşeyle Ezilmeden kendinde, altında kalmadan o duvarın Gölge dibinde insan nasıl Mırıldanır benlik ezgisini şevkle Kutsal mıdır sürgülendiğim kapılar O kapılar sedef yumruklarımızın parlattığı Mut yuvalarına kapalı oysa Ben itiraflara açıldıkça Rehberim oldu aciliyet ve telaş Rehberim kana âşık Korkulu sularda çalkantılı bir istiridyeydi: Galiba selimışık Kullanışsız karşılıksız Bin ağlayış bin yakarış bin haykırış Karıştım kölelerin puslu iniltisine yaşamak pahasına Rehberim oldu dilde viran, alfabede yarış Öğrendim/bilmek kötü bir sıfattır, gitmek altın fiil Gittikçe açılır yara: sevildikçe habisleşen muamma Bulur bizi: cinayet canileri saklayamaz Eve dönüş yollarında adımlarımız Sarsak ve kazaya uğradım yaralarımda Deme hakkını elden kaçırmış Hasta adam! zavallı ukala Hangi cerrah erişebilir artık Hapsolduğumuz yaraya Uyku kalesinin kuytu burçlarında saklanmak Hayır!lara vesile olan kanı sulandırmaya Yetmez! buz tedavisi boyutlarını Eşyayla barıştırmaya yetmez! sen öyle Sabırsız yan ki yankılanır orman Serçe havalandığında defne dalından Kartalın kilitlenen bakışına biz konduk Diye kahrolur orman Nehrolur bilgelerin gayb defteri Daha dün ödeştik atalarımın ruhuyla Soylu bir şölende koşarak Geçtim dünyanın köprülerinden Deşildi artık değer artık emek Artık bilince mübahtır çelik kanunu Madde I -lâ mevcude illâ hû Nergisler tanrıya en yakın komşu Doğayla insanın uzun mücadelesi Daha dün buluşturdu ay ile han'ı Daha dün, dolunayın damla damla Geceye indiği vakitte bana bahşedilen Kısrak ile eşleştik: kızıl, kristal, safkan! Daha dün yapyeni bir teslimiyete Gerdik derimizi, can verdik Gök yollarında yepyeni bir teslimiyet Parladı, daha dündü Kanatlar onarabilir çünkü Enkazdan miras kalan talih kuşunu Biz okşarız, gövdeye sarkan kumpas Bizim üzerimize düştü, bize tutsaktı Uzaklığın yakın tarihi, oldu, biz okşarız Hasta adam! zavallı ukala Artık kasten kılıcının üzerine Kendini atmak bile Rastgele kovaladığın ölümü İkna edemeyecek, hayat hep galip Gelecek bir kız, o kız Ardımda düğümlü sicim Aklımda çoğalan isle boğulacak Altımda kalan eğreti bir hayata -ki yükselmiştim Haraç verecek, haç çıkarıp şeytanla birlik Süslen ey omurgasız kadırga Karaya oturduk nasıl olsa Diğer renkleri ayakta alkışlamaktan bıktığımızda Dönüp baktığımızda yapışkan efsanemize... İşte okunurken halkın râm olduğu efsane Daha ilk yargıda yitirdik farkımızı: evren çatısındaki çatlak senin kaburgalarınla aktarıldı ondandır ki vehim içindesin ciğerlerine her hava çekişinde yok göğüs kafesin senin ondandır ki uçtu kalbin ayaklarının eremeyeceği yere işte ondandır; yol da yitti! Buraya kadar, burada şaşkın Bir kız bize bizden harç taşıyor Nehr-i cerahat taşıyor kızın Kırmızı balıklı serin ağzından Çünkü bir günahla gömülmek Bir günaha gömülmekten ayrıdır Ayrıdır o yüzden yüzgörümlüğü İsteyen yumuk gözler Ki gözler kimi zaman, zamandan aşar Devrilir payitaht geçmiş zamana Orada barınamaz artık ne korku ne de kuşku Ötekinden artan kül bizde ateş bulamaz Tutkuyla tırnak geçir ya da Koyver gitsin tutkusuna kelepçeli O durgun denizleri Gibi de değil Tırnak içinden sökülüp çıkarılmışsa bir kez yaşamak Yaranın açılmasını hasretle bekleyen ecza Şimdi yeni bir tanıma gebedir: "cinnet" Anlıyoruz sığmıyor tırnaklarımıza Şimdi sadece et parçaları oynaşıyor TIRNAKLARIMIZDA Şimdi İnfazdan konuşuluyor Ayhan Kurt



7
defa okundu
1
defa tavsiye edildi
0
defa yorumlandı
0
üye antolojisine eklendi
arkadaşına GÖNDER
e-kart YAP
antolojine EKLE
yazıcından BASTIR
eleştiri, yorum YAP
Görüş, bilgi vb. EKLE
varsa, hataları BİLDİR

şairi için yapılmış bir web sitesinin linkini EKLE şairin biyografisini EKLE
şairini internette heryerde ARA hatıra, anekdot, bilgi vb. EKLE
bu şiirin şiir.net'ten silinmesini ÖNER bu şiirin konusunu EKLE
En son okuduğun şiirlerin listesini görmek için TIKLA
Bu şiiri antolojinize ekleyin. Bu şiiri bir cep telefonuna gönderin. Bu şiiri e-kart yaparak arkadaşınıza gönderin. Bu şiiri yazıcınızdan bastırın. Bu şiiri bir arkadaşınızın e-mail adresine gönderin.