duygusuz sevİşmeler Tacİrİ | ||
Seni yargıladığımı düşünme; ama
hissediyorum, görüyorum ve buna engel olamıyorum ne yazık ki... Ve gördüklerim
acı veriyor bana... Çünkü buraya geldiğinden beri benimle sevişmeyi
aklından geçirdiğin için, bana öylesine uzak ve öylesine yabancısın
ki... Hem nasıl da aceleci, hoyrat, nasıl da dikkatsizsin... Söylediklerimin hiçbiri geçmiyor sana... Bana değil,
sanki benden çok uzaktaki garip bir boşluğa bakıyorsun... Orada bütün
yitirdiklerini, ertelediklerini, isteyip de elinden kaçan bütün fırsatları
görüyorsun sanki... Fırın gibi sımsıcak bir odada, başsız, kolsuz,
ayaksız bedenler hayal ediyorsun sanki... Tarihsiz, itaatkâr, kimliksiz, kimliksiz olduğu için
sonsuz cömert, sonsuz dilsiz bedenler... Bana ya da bir başkasına ait
olup olmadığı bile önemli olmayan bedenler... Şu an abartılı,
zorlama bir yakınlığın var bana karşı... Beni tarihsiz, kimliksiz ve ruhu olmayan bir beden
olarak düşünürken aslında kendini de öyle hissetmeye zorluyorsun... Benimle, kaybettiğin benliğini yeniden bulmak için
sevişmek istediğine inandırıyorsun kendini... Oysa şu an beni duymadığın, beni geçiştirdiğin
gibi, kendini de duymuyor, kendini de geçiştiriyorsun... Ve kendine bunu nasıl yapabildiğini düşünmek
bile istemiyorsun şimdi... Bir yanın yaşımı, göğüslerimi düşünürken;
bir yanın bana sonsuza dek âşık olmayı, ruhumda erimeyi, bütün bu
arayışların ve savrulmaların son bulmasını istiyor... Aşkı istiyorsun, ama bunun koşulu güzelliğim,
gençliğim, diriliğim oluyor yine de... Hep, ama hep ayırıyorsun ruhumu bedenimden...
Ruhumu güzelliğimden, gençliğimden... Beni imkânsız bir şekilde ikiye bölüyorsun;
beni umutsuz bir şekilde benden kopartıyorsun... Ruhum üşüyor; üşüyor, çünkü sen sadece
bedenimle ilgileniyorsun... Sana heyecan veren, gözünü karartan, ruhum,
duygularım değil, bedenim... Düşüncelerim değil güzelliğim... Düşlerim
değil gençliğim, çekiciliğim... Beni bedenime, güzelliğime, gençliğime rakip kılıyorsun...
İkimizin arasına giriyor bedenim, gençliğim,
diriliğim... Seni tanımakta, anlamakta zorlanıyorum... Beni gerçekten
sevip sevmediğini anlamakta zorlanıyorum... Çünkü güzelliğim seni
iki yüzlü bir köle yapıyor... Hazlar ve duygusuz sevişmeler taciri yapıyor... Seni böyle hoyrat, seni böyle maskeli görmeye
dayanamıyorum. Ruhumdan böyle uzak... Kayboluşunu kanıksamış... Niye
böyle susuz ve niye böyle düşkün olduğunu unutmuş görmeye dayanamıyorum...
Seni şu an, hiç sevişmeden, gerçek sen olarak görmek
için yüzlerce yıl yaşlanmak ve nasıl oluyorsa, işte öyle çirkinleşmek
isterdim... Bedenim, güzelliğim değil, sadece ruhum, o dinmeyen özlemim,
o öksüz acım sana acı versin, seni duygulandırsın isterdim... Ama olmayacak biliyorum. Olmayacak ve birazdan sevişeceğiz...
Sana karşı koymayacağım; çünkü seni yitirmekten korkuyorum. Her şeye
rağmen korkuyorum... Bunu düşünmenin seni sonsuza dek yitirmek olduğunu
bile bile korkuyorum bundan.... Biliyorum, sevişmemiz bittikten sonra o yapay
nezaketin, o zorlama coşkun yerini hoyrat bir suskunluğa ve kayıtsızlığa
bırakacak... Zaten başından beri aramızda var olan o derin uçurumun
bu defa üstü açılacak... Bu oyunu hep oynadık biz... Sen, sana
verilmesini çok istediğin aşkla karşılaşmaktan çok korktuğun için;
ben, seni yitirmemek için, her şeyi görmezlikten geldiğim için hep
oynadık bu oyunu... Ve her defasında önümüzde o karanlık uçurum açıldı...
Her defasında çok sarsılsam da, yabancısı değilim bu duygunun, bu uçurumun...
Masken düştü şimdi... Yolunu tamamen
kaybettin... Kendinlesin şimdi... Benimse, senin için bedenim bitti... Bitti güzelliğim,
bitti seni benden uzaklaştıran her şey... Ama biliyor musun bu halini,
bu pişmanlığını seviyorum senin... Çünkü sensin bu... Çıplak,
mahcup, yenik ve en dipte... Bana şimdi nasıl davranacağını
bilemiyorsun... Ansızın, şu an, içinde bir ateş yansa ve keşke
böyle anlarda hiç olmadığın kadar cesur olsan ve bana neden o çok özlediğin
aşkından bu denli korktuğunu anlatabilsen. Bu korkunun sende nasıl bir inançsızlığa yol açtığını
tanımlayabilsen... Nasılsa çok seversem karşılık göremem, kırılırım;
çok seversem, bu aşka layık olmadığım, bana benden çok güçlü
biri tarafından bir gün mutlaka söylenir, diye sadece fiziksel güzelliğe
tapınmayı, içindeki o sonsuz aşk özlemine rağmen nasıl sürdürebildiğini
bana itiraf edebilsen... O zaman, ben de seni yitirmemek için seninle her
seviştiğimde, seni nasıl yitirdiğimi itiraf ederim... Ve neden senin şu anki pişmanlığının ve düştüğün
boşluğun sebebinin benim o bin yıllık korkularımdan ve alışkanlıklarımdan
kaynaklandığını anlatırım sana... Biliyorum, bir an önce giyinip evinden gitmemi
istiyorsun... Bir an önce içindeki dramla, içindeki kırgınlıkla
yapayalnız kalmak istiyorsun. Birazdan, çekip kapıyı çıkacağım evinden...
Biliyorum, birazdan, ben gidince, işte asıl o zaman beni gerçekten düşünmeye
başlayacaksın... Bütün geceyi... Ve bütün hayatını. Ruhumu değil, sadece bedenimi ele geçirerek
kaybolduğun çölde, yolunu bulacağını sanırken nasıl da yanıldığını...
Ve kimse acı çekmesin derken ve bu yüzden aşktan kaçarken, ikimizi de
nasıl sonsuz bir yalnızlığa ve sonsuz bir üşümeye terk ettiğini ürpererek
düşüneceksin... Her sevişmemizden sonra, sefaleti bir kez daha kanıtlanan
birlikteliğimizi bütün o sahipsiz yüzleriyle düşüneceksin... Ve şimdilik, ben seni en çok böyle anların için
seveceğim... Böyle anların için özleyeceğim... Başka tutunacak bir
şeyim yok bu hayatta... Beni, en çok ben yanında yokken özleyişini özleyeceğim... | ||
Geri Dönüş | [Ana Sayfa][Biyografi][Söyleşiler][Eserler] [Posta] |