Son Bahar
nerede olduğun bilinmez
yokluğunda
şimdi
şarkılarını söylüyorum
bir elma gibi
paylaştığımız
geceyarısı
...
tanklar
acımasızlıklar
dağları sarsan sessiz çığlıklar
geçti üzerimden
alışmadım
alışamadım
alışamam ruhunun ıraklığına
yıllar geçse de üstünden
sen olmasan da taşırım sevdanı
yürürüm dönülmez varlığına
bulurum susuzluğumda çöllerinin
seni ve de ismini
dizelerim adsız kalsa da
pazartesiler kuzeyimde olsa da
biliyor musun
bir ihanet kadar tutkulu
ilk aşk kadar umarsız
seviyorum seni
habersizce gittin
ilk sevişmelerimiz kaldı aklımda
henüz çabaladığım
ilk kez tadını duyduğum
bakir bir ten kokusuydu senden içime sinen
duraksayamadığım
şimdi
seni bana getiren rüzgârdır
ılıkça güneyden esen
doyasıya niyetinle
yudumlayamadığım
...
yürümeyi öğrenmiş bu çocuğun
ayaklarını kesmeye benzer seni kaybetmek
mazereti olamaz
...
gitme
koyma beni ölüme yokluğunla
özlemek seni bu haziranın gününde
acı çekmekten de zor geliyor
direnemiyorum
ve ilk defa
ölümü bu kadar çok istiyorum
...
bana yalan söyledin mi hiç ben anlamadan
ben yapmadım bunu bil kaçak yürekli bahar
sen çekip gittin bir haber dahi bırakmadan
her gün ağladım sen duymasan da ey yâr
evde yoksun diye kandırmaya çalışma beni
ben
kendimi sana verdim ruhumla beraber yoluna
dünya yıkıldı sadece sevgine güvendim
sen
yalnızca karanlıklara bıraktın beni
kapatarak pencereni
git istersen
git ve alabildiğince çal götür
ruhumla beraber kendini
kumdan kaleler misali yıktın
belki babil kulemdeyken bizi
bir iz bırakma peşinden gelmesin bu çağsız serseri
anma adımı sakın yankısı seni bulmanın sebebi
unutma ki
unutacak olsam sevmezdim seni
sana ağlayan benim
ne kapım ne telefonum çalınmasa da
yüzüne aylarca hasret kalsam da
bir umuduna seni içimde taşıyan benim
tenim tene susadığında
hükmederek tenime isteği yok sayan benim
sen ardıma bile bakmasan da kör karanlığında sokağının
başım sana dönük seni arayan
bir elmayı bile yokken dişleyemeyen benim
bir ateş gibi kavursa bu çağ beni
seni yarınlara taşıran dizelerle imzan altında
benim
kim alır seni kim koparır benden seni kim anlar
ve kim şehvetsizce başını göğsüne yaslar
bir nefes alamadan göğsün inip kalkmadan
seni sineme çeken
giydiren benim
...
gidersen bir kaç ilaç bekliyor beni
yutkunamadığım dudağımdan geçecek
çürümelerimin bu eksikliğinde
takamadığım duvağından daha soğuk esecek
tınılar çalınıyor kulağıma bir yokluğun esrimesi canlanıyor önümde
gözlerim sana yorgun durmaksızın eskimeyi bekliyor düşünle sevişerek
bir beyaz koridordan geçeceksin belki kaygısız
belki de ruhun ilk kez incinerek
soracaksın nerede o, nasıl şimdi diyerek
eğer yetişemezsen
sana cansız yatan bedenimi gösterecekler
koridorlar birden çığlığınla yankılanacak
umarım
ben sana en büyük şiirimi işte o gün imzalayacağım kanımla
hemşireler asılacak kolundan doktorlar sakinleştirmeye çalışacak seni
bense yüzümde bir gülümseme numarasız
yukardan sana sesleneceğim
çok geç kalma diyerek
oradan
çok uzaklardan bir melodi
tango to evora yankılanacak
bilirsin hiç zorlamadım seni yaşarken dahi
bu yalnızca içten bir çağrı olacak
sessiz kalacak çınarlar
yapraklarda boy vereceğim yeniden
üstümde kasım rüzgârları dalgalanarak
sesim mayıslara karışacak
ağlama ardımdan alışkın değilim ağlamana
bir efsane değilse bile bir öykü yaşandı sadece
ardımdan kalan bir sen varsın miras bıraktığım adımı yarınlara
geç olsa da bu bahar yaşanmalıydı bu gece
...
do you hear my screams coming from the paradise
do you feel my dreams coming from our springs
yes I want your soul near to my words in sacrifice
let your hands give to me when I have been going to die
I don't want more
please my spring lover in winter
love the love forever
koparıp atmak kolay mı sanıyorsun seni yüreğimden
o yürek
getirmedi mi
bizi
birbirimize
adımızı güneşe yazan tarih
kaderi
alnımıza
yazan
soğuk
ellerin
değil miydi ey bahar
bir sızı ta derinde haykırıyor bana yüreğimdeki
odanın kapısı ısrarla kapanmıyor hâlâ
Murat A.Çiçek
www.intersiir.com <--- Şiir alemine geçit...
|