Çığlık
cinnet hesaplarında çarmıha gerin beni ikrarında yol bulmaz karanlık hüviyetim kentin meydanlarına apansız serin beni -çoluk çocuk görmesin çağın çoban faresi- katlinden sual olmaz garip bir cinayetim ... duydunuz mu -camlarda ölü bir kadın başı çılgın kahkahalarla yarasını sarıyor savrulan temmuzlarda iki örgü saçları günahlara uzanmış çeliğin ciğerine neveser makamında tabutunu arıyor... gece- bir çığlık olup kalmıştır ikiye bir arabesk şarkılarda namus uğruna yetim bir de yağmur hafiften yorgun pencerelerde uzunyol şoförünün sabrında gül büyütür gelir sonra harami gözlerini götürür -benim bu devran içre bak budur şikâyetim- neden bütün hayatımız ısmarlama bir şiir ve neden leylâk rengi bir hüzün memleketim ... bizimkisi bir sevdâya geçmiş günler aramak saçlarımın ucunda bağımsız siyah bir gül katli vacip ömürlere merhabalar sunuyor oysa sınır boylarında alevden üç-beş yaprak için için hasretin kıblesinde yanıyor biraz ıhlamur kasrı üstüne biraz toprak... gözlerin neden ıslak bir meydan saatinde inkârı sevmiyorum hayır hiç sevmiyorum bu iklimde biraz daha yaşamaksa niyetim sana yelkenlerini bırak gel demiyorum çünkü med-cezir vakti ne olur allah bilir kahve köşelerinde neveser şahsiyetim orda taşkent sabahı burda kırgın uçurum ... cehennem telâşının eflâtun kırbacında itibar hükmündeki zulümlere düşmüşsün trenler mütevekkil geceler devşirirken erzincan yollarında muavin koltuğunda ahrete selâm verip ne güzel büyümüşsün... ve çünkü leylâ artık leylâ değirmenleri üstü biraz muhacir altı hepten göçebe kalbim ağıt gecesi - ambulans sirenleri geriye çekmek için devrilen trenleri saklambaç oynuyorlar ama benim hep ebe ben sizi çok görmüştüm -isminiz neydi- sobe bizim çağımız gülüm neden böyle göçebe
Sefa Kaplan



     www.intersiir.com  <---  Şiir alemine geçit...