Bilâl
Sokakta bir Türk genci, boynunda yıldız-hilâl Yaklaştım, sual ettim, meğer ismi de Bilâl Dazlak yapmış kafayı, kulağında bir küpe Bir de keçi sakalı, tamamlamış o tipe Zincir, köstek, bilmem ne; boynunda hepsi tasma Ceketinde halkalar, çılbırlar basma basma Kıçına yapıştırmış, blucin denen bir don Dizlerinde delik var, paçalar yırtık sidon On santim topukları, ayağında pabucun, Nonoş gibi, rengârenk, çekmiş üstüne mâcun -Dedim; bu ne vaz'iyyet, yakıştı mı hiç sana? Alaylı bir bakışla, ne dese iyi bana? -Va'az, nasihât etme, bırak bu ayakları! -Ben veririm kendime, özgürlüğü, hakları Tabi dedim içimden, senin bunda suçun yok Baban olacak godoş, bunda hatâlıdır çok Her tarafın Türk olsa, senin cürmün ne kadar? Allah, Kitap yoksunu, tam Şeytan'a kafadar Zamânında terbiyen, köklü gelmemiş belli Şimdi netîce açık, görünüyor besbelli Yazık ki hem çok yazık, bir de yazık İsmin'e Habeş'den hiç benzerlik, aksetmemiş cismine Bilâl, Ahmed, Hüseyin, niceleri var daha... Âilede kopukluk, çocuk gâfil Allah'a... Müslüman geçinenler, bizim işimiz çok zor! Sütü bozuk bir nesil, kanıma dokunuyor... İpsiz, sapsız zübbeler, salınmışlar çayıra Bu gidişât çok fenâ, benzemiyor hayıra Çok yakında Hasan'lar, şaşmayın Hans olunca!. . İş işten geçer sonra, belâ bizi bulunca... (10. 02. 2001 - Landsberg 06:20)
M. Engin Karatay



     www.intersiir.com  <---  Şiir alemine geçit...