Sevgili Manastır Kapısı
Şeffaf kapılardı son pişmanlık ertesinde Ne zaman cana yakın bir yerde konaklasak Bizden uzaklaşan gölgelerimizdi Bakılır sevilir asla bağışlanmazdı Oyuna kural arayanlar Çinileri sökülmüş, vakur, yetim saraylar Mavisini arardı senin göğeren göğsünde Ve bir baş ayrı düşerdi senin göğsünden Köprünün öteki ucuydu, tanrının öteki varisi Senin göğsünse hep ruh tarafında Yani iki mıknatıs artıya artı Kucaklaştıkça aşkı uzağa atardı Öyleydi Bende tökezleyip düşerken manastır sakinleri Tövbe kelimesinden masumiyet doğururdu perilerin Benden ayıklardılar kuraklığı Köklerime sarnıç indirip senin adını su koyardılar Kışın mahzun, kalbimi örselerdi eski ahitlerim O zaman koşar gelirdi Nehre katılan yeni su yollarınca şen Pırlanta mesih, elinde yeni ahit Koşar gelirdi Bir kırlangıç bir kandil bir keşiş Dudağımda erirdi Bacaklarda başlardı karnaval tapınağa inat Gövdeyi alevleyen geometri Genişleyen damarlar arsız ve müstehzi Bozardı nazar orucumu, renk perhizimi Böyleydi Selamı gelmezdi hiç şarabın Ekmeğim kururdu, şarapsız başlayamazdı ayin Bir havarimiz eksik olsundu Ama bir meryemimiz dövülmüş gibi Çanlarımız kırılmış gibi Şarap olmadan, göğe şarkılar taşıyan bir tekne Olmadan sen olmadan Başlamazdı ki ayin Böyleyken gece hayvanlarına bağışlardım koynumu Gece tezgâh açınca yıldız pazarına Dinimi şeytana bahşiş diye bırakırdım Seni manastırda bir ben ağlardım
Ayhan Kurt



     www.intersiir.com  <---  Şiir alemine geçit...