Geceleyin Bir Kurşun
"Yüzümden bir tilkiyi silenim benim, büyücüm erkeksi kadınların yasını tutmuyorum, artık sevin" İ. Özel Sokakların sabaha taşmaktan utandığı gecede ağla Şakak ve tetik ve beynimin bir yarısına buğday serpen hilkat Ürkütmesin seni, mistik bu anarşist: geceye dolu tabanca Yarına kalmayacak bu şair şehrin kepenklerini indiriyor da Meydandaki saat kulesinden soyunuyor, vakit... yoktur! Ayin kaçkınım, gökle mucize yarıştıran çocuk hey! Ortadoğu delileri bağırmaz Usulca hikmet bırakır üç kıta arasına gerdiği tefe Oysa suskunluk piri kemirsin ve büyütsün diye geceye doğurduğumuz kadından Göz lehçesi silik, susarken yapma sarışınları andıran Can çekişen bir içdeniz inşa ediyor yontucu Her hecede aşkı bölen yontucu Kille kapıyor kadını, kaskatı yığılıyor kadın sır kaleme Kadın yontucuyu öperken donmuş an Yontucu kadını öperken Ateşte kuduran hayvan Suya iniyor Yırtıcılar parçalıyor onu, kutuplara dek sökülüyor kaslar Bir cehennem enkazı yayılıyor dünyaya Şair azalan bir şey yontucunun karşısında Bu yüzden çıkamıyorum tanrının içinden Bir'i özlüyorum nergis! Bir anıt dikemiyorum kadının menekşe tarlasına Kasıklarıma darp izleri sürüyorum, saklı şiddetin merhemini Öl ve Ol! bir kibrit çakımıyla gökte çağlar çarpıştıran öksüz kanım benim Önce sen aktın, ayarttın ırmağı Kelebek ölüleriyle örttün toprağı, ayaklanmalara mabet kıldın Çıban başlarında yeşeren pencerem benim, soylu nefesim Çığlık söndü, dalgaların ilahisi kesildi işte Dişlerini sıkmaktan bitkin düşen sahil Martıların uykusuna gömüldü Bir fısıltıyı kustu gövdemiz, sıyrıldı yatağından Halka çevrildi, gördüm yine kalabalık: sonsuza biriken mağma Bütün takvimler hicrî, bütün yollar mengene Geceleyin Bir Koşu'da yoruldum sevgilim, her çarpıntıya tabut yetiştirenim Babamı sevindirecek bir ıslık getiremedin işte cenazeme İsyan aşiretleri kurdu sancıma kürtler, çöküp ağıtlarla kutsadılar beni Gündüz sefaletin barikatlarını aşamayan gecekondular Varlık kitabından orakçekiç sayfasını okudu benim için Sahi ben kimden çaldım bu sesi Kimin uykusundan kaçtı bu rüya, üşüyor kalp durağında Buzla sarmaladım, umuda ekledim, yol sende uzuyor dedim ona Kalp durağında dinlen sen İlk gelen otobüs kurtarır bizi evcil, süzme yağmurlardan Bilimlerin iştihasına terk etmeyiz, cehaletin çılgınlığına doldururuz hayalleri Her yenilginin ardından uzun uzun aktığım şelaleyi görsen Anlarsın tanrı neden sevmez yontucuyu Kalp durağı toplardamara muhtaçtır çünkü, akışkan sıcak kana Çünkü aynalarca kanıksanmış eşya Hakarettir geçip gidene, dönüp gelene Ve hallac da değilsin ki derini yüzdüresin Maskeler yukarı maskeler yukarı! Uçsuz aynaya bakamıyorsun sen Yoksa bu gece ağlamıyor musun sen Ağlamıyor musun, 1001. gece anlatacağın masala üzülmüyor musun Avuçlarına at sütü doldurup yıldızları kıskandırmıyorsun Ama ben söylemedim gün doğarken aşkın karantinaya alındığını Kimseye işaret parmağımı sallamadım, davayı çağırmadım İstikbal bekleyen küçük kızların en çok veda törenlerine vurulduğunu Sinir hücrelerinden ışıklı bir fanus kurduğunu... ben söylemedim Ekin biçmeye gidiyormuş gibi uğurladım gençliğimi Varoluş bayramında uçurduğum balonlar lanetledi bu şehri Art arda patladılar, haklıymışsın haklı çıkmayı utandıran kâhinim Bu şehirde ezberlediğim bütün kutsal kitaplar Tek bir piramide dönüştü sonunda İçinde usumun sorulanla kefenlendiği, meş'um cesedimin dans ettiği Tek bir timsah derisiyle mumyalandım: Deliliği bile işten sayıyorlar artık bu şehirde Kuytudaki lav çiçeklerinden çağdaş korkular derleyip Hediye ediyorlar birbirlerine Uyuşuk mısralara havai fişek sergisi açılıyor ve hazla aralanıyor dudak Son şiir için son darbeyi beklemiyor kimse Hızla çekiliyor ruhum, yanarak seyrelmezdi böyle ah! Peşinde itfaiyeciler olmasa Her rüzgâr gülünün kendini iskeledi fener sandığını bilse Hırkasıyla yetinir, bulutların sahte terzisini önce o vururdu Her kıtlık mevsimine tahsilat makbuzu kesmez, deniz anasından kardeş istemezdi Kumlara ıslak toprağı anımsatan kaktüslerdik sanki biz Uzakları ışıtmıyor sanki kalbe üflediğimiz duman Çözülmüş bir yumruk gibi doğruldum nefesinde Oku beni oku beni! Son sayfama kanlı bir tabanca bırakmadan Nasıl olsa bir intihar mektubunda herkesi haklı çıkaracak bir şey bulunur Anneler rahatlar, oğullar askerde vurulmuş gibi davranır İnce yağmurlar nazik dualarla karşılanır Ama tanrıdan cehenneme akan kan aralıkta Tetikle öpüşmekten usandım ve helvamı garlarda dağıttım Ölüm öteki şehirde karşılasın tabutumu, ey halefine yas bırakmayan! Aşkın vahşetinden sökülüp tıkıştırıldığı evlerin çatısından Çabucak topladım utangaç kanatlarımı Zenci mahallerinde beyazlığıma fidye ödedim Bir ayetin yedinci tefsiri barıştırdı rengimi Yokoluş dürbünümden kaçan ölümlülerin gözleriyle Gel sen de küçük ayıplarını yasla bana Gel sen de artık sağlaması yapılmayacak hata Düz mantığa sarmal hücumlarla Gelsen de... Hava değişimine gönderilen veremlilere Anlatamayacaksın: bataklıkta açan çiçek neden bataklığa ait olsun Kurusun acıya lehim olsun dünya Sen şimdi gecenin boğuk kimyasını çözüyorsun Sen şimdi küfrün buruk gücünü deniyorsun Sen şimdi nefret terkisinden iniyorsun Nereye gidiyorsun
Ayhan Kurt



     www.intersiir.com  <---  Şiir alemine geçit...