Yokluğunda...
Ne evreni kuşatan; Acımı anlatabildim ben sana, Nede yıldızların ışığını aldığı aşkımı, Aramızda çöp çekmiştik. Hatırlıyor musun ? Hayatın acı yanları bana, Ve güzellikleri sana düşmüştü, Ben bu kuradan hiç ama hiç, Pişman olmadım. Çünki; Sen benim, sebebi hayatım, Yaşam gayemdin. Bir mızrak ucu sivriliğinde, Ve keskinliğinde hayat dediğin, Kıldan ince ve kılıçtan keskin, Ne gam, be güzelim Belalar yağmur olsalar, kar olsalar, Ve yağsalar kıyasıya ömrüme... Bu hayat sana adanmıştı, bahar gözlüm Benim her ah çekişim, Senin kahkahan olacak idiyse; Buyursun hoş gelsin.... Toprağın kabarması gibi oluyor Yada bir denizin med ve cezir hali Seni görünce yüreğim. Ve her ayrılışımızda, Güneşlerim tutuluyor. Sen hayatı ters anlamışsın be güzelim Ağlıyorsun, gülecek yerde, Ne demiştik, Yalnız mutluluklar senin, Ve acılar benim... Şimdi bütün yollarım tutuklu, Şimdi bütün hasretlerim, Pranga mahkumu, Çünki; şimdi sen yoksun, Ben hayata küskün, Toz kanatlı, minik bir kelebeğim. Karı hiç eksik olmayan zirvelerim Senin yokluğunun depreminde yerle bir oldu Ve bütün suları buharlaştı denizlerimin, Ben artık idrak yoksunu, gam çölüyüm, Bir ibrişim iplik gibi kayıyor, hayat elimden, Ve bütün bulmacalarım çözülmüş, Bütün sayfaları karalanmış garip ömrümün Şimdi yokluğunun zehirden okunu Çıkarmaya çalışıyorum yüreğimden Elbette bu yara beni öldürmeyecek güzelim, Bu yara beni öldürmeyecek, Ama sensizliğin kendisi zaten ölüm Artık aynalar yüzümü göstermiyor Artık sabahlar bana yabancı, Başka güneşler de istemiyorum hayatımda Verin bana ıslak karanlıkları Senin için gül bahçelerim vardı, İçinde eşsiz gülerim olan Bütün güllerimin rengi senin rengin , Kokusu senin kokun, ve isimleri de senin adındı Şimdi toprak bile bana düşman, Güneşim zaten, senden sonra hiç olmadı, Yağmurlar bile bana yabancı... Şimdi umutlarımı hedef tahtası yaptım Her atışım onikiden inan, Ve her onikiden vuruşumda, Daha bir büyüyor, yürek sancım, Senin yokluğunda, ben Senin yokluğunu yaşıyorum Senin yokluğun, senin hasretin; Hikayesi yazılmamış bir karabasan Bir vahşet öyküsü en kanlı barbarlığın Senin yokluğunun acısı tarif edilmiyor İnan lûgatlarda bunu anlatacak kadar, Kelime yok hiç bir dilden Ne bir teşbih, ne bir şiir, Nede bunu anlatacak bir masal var Nede best seller satan bir ağır roman Şimdi hasretimi kefen yapıyorum Şimdi gözyaşlarım benim gusl suyum Şimdi başımı göğsüne yasladığım Yatağımız benim musalla taşım Ben varlığının aşığı, Yokluğunun ölüsüyüm, Ama ne gam, Çok da umurumda değil aslında Güneşi yitik bir dünyada hayat olur mu? Şimdi karanlıklara yürüyorum, Sırtımda bela kırbacım Yokluğun ölümün diğer adı, .bir bilsen. Her damla gözyaşım, Cam kıymıklarına dönüşüp yüreğime batıyor Ve hatıran artık düşlerime yabancı, Çöp çekmiş belalar bana, Mutluluklar sana düşmüştü Gidişin nereden çıktı, şimdi derme perişanım. Unutursun diyen şarkılara inanmıyorum Unutcaksam niye sevmiştim ki Artık bütün şiirler anlamını yitirdi, Bütün şarkılar inan yalancı... Sen gidebilir miydin, Beni hayatın ortasında, Yokluğunla başbaşa bırakarak Hasretine bir parça alışmışken, Yokluğun , gidişin nereden çıktı, Anladım sen hayatı ters anlamışsın güzelim Kalacak yerde, gidiyor, Ağlayacak yerde gülüyorsun Gülüyorsun değil mi... (Aralık 1998 - Edirne)
Ali Koç



     www.intersiir.com  <---  Şiir alemine geçit...