Şiir alemine gecit...  HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL

Şiirlerinin listesini görmek için tıklayın.
8/28
Şiirlerinin devamı için tıklayın.

Filizkıran Fırtınası

Haziranda Ölmek Zor

Işıklarla Oynamayın

Karagün Dostu

Koçero - Vatan Şiiri

Masal Kokusu

Nurhak

Oranlama

Sivas Sabahı

Şiirlerinin devamı için tıklayın.

Henüz bu şiir için konu belirlenmemiş. Bu yüzden benzer konulu şiirler listelenemiyor.

Konusunu EKLE









Bu sayfanın
renk düzeneğini
isteğinize göre
değiştirmek için
TIKLAYIN


Koçero - Vatan Şiiri Keklik serer palazını tenha kayalıklara Uçurur korkusunu kara diken savurur tohumunu, kurtulur korkusundan Orda bir dağ, orda bir taş, bir pınar Dağ ardında, taş ardında, pınarlı bir kara mavzer Bıyıkları kartallıda, başı yağlıklı, durur dimdik, bakar dimdik, bakar barışlı Bir güvercin pır pır eder ucunda namlusunun "Tutam yâr elinden tutam, çıkam dağlara dağlara!" Koçero hep durur orda, dağlarda Ben Türkçe anlatamam, o Kürtçe anlatamaz, Farsça çıkmaz doruklara Koçero hep durur orda, dağlarda Ey elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler Şimdi siz içebilir misiniz kendi sıcak kanınızı altın taşlarda Geçirebilir misiniz şu yağlı ipi kendi güzel ellerinizle o güzel boynunuza Ve şakıyormuşçasına kafeste kanaryanız Bakıp bakıp zindanlı akşamlara, yudumlayabilir misiniz soğutulmuş içkinizi? Dolaşıyor akşam yelinin büyücü parmakları Çankaya'nın genç irisi kavaklarının gümüşlü yapraklarında Önce yaprak, sonra dal, sonra dallar ipil ipil, küme küme kavakları çankaya sırtlarının Çalar gibi bir gizli piyanoda, sonsuzluğun şarkısını ve saksıda soluk alan belki de bir cam güzeli Bir fesleğen, bir kaktüs tutuşurken ormanlar oylum oylum, savrulurken kül ve kerpiç rüzgârda! Ey elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler, almış kanlı gömleğini nere gider bu türkü Sarınmış kıl şalvara nerden gelir bu ağıt? Yığdım kitapları dağ dağ, çağırdım nemrutu karanlığıma Bir kucak yeşil yoncayla geldi nemrut, öptü ıslak gözlerini aç öküzümün Gocunmayın güzel beyler hanımlar Alınıp incinmeyin, silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı İmdatlara saldırmayın, basmayın düğmelere, yürekleri hoplatmayın Güzel beyler hanımlar Zor ve çetin bir ağıttır koçero, bir gelin ağlar onu, ben ağlayamam Bıyıkları çengel çengel bir kardaş ağlar, acılı bir bacı ağlar, bağrıyanık bir ana, ben ağlayamam! İnce bir ay batar gider karadağın ardında, dolanır kerpiç damı ince bir rüzgâr İrkiltir bir gece kuşu Osmanlı karakollarının duvarlarını Bir elinde kanlı mendil, bir elinde kara mavzer Kimse bilmez nerde nasıl, taptaze bir, sımsıcak bir, gencecik bir ölüdür o Bir selamdır sımsıcak varamamış dostuna, varamamış koçero "Leb-i derya" şu saltanat, şu konaklar, şu saraylar, şu köşkler Bu bereket, bu bolluk, bu çılgınca hovardalık Gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! Kırkbin köyden birer kişi göçüyor kırkbin kişi Kırkbin köyden onar kişi göçüyor yarım milyon Ya ellişer yüzer kişi? Göçüyor milyon milyon, vatanda vatan Güzel beyler hanımlar Kusuyor bütün köyler insanlarını, kusuyor kasabalar Baştanbaşa bütün ülke kusuyor insanını! Bu eziklik, bu hırçınlık Güzel beyler hanımlar Bu sınırsız tedirginlik, acaba nerede biter? Nasıl başlar acaba şenlikli günleri bu toprakların? Bulacak bir gün elbet, yatağını bu nehir, durulup dinginleşecek Bir gün elbet bu nehir ve çocuklar oynaşacak mutlu çocuklar Anacan sularında bu mutlu nehrin! Koçero bir dağ çekirgesinin gecede irkilmesidir Bir belirsiz karanlıktan, bir belirsiz karanlığa irkilip uçmasıdır bir dağ çekirgesinin Bir kurdun kaçmasıdır kendi karaltısından, yamaçtan bir taşın yuvarlanması Bir pınarın durup durup akması, bir çift gözün karanlığa bakması Şimşeklerin uzak uzak çakmasıdır dağlarda, bir mavzerin yanlışlıkla patlamasıdır Bir geyiktir koçero sekerken taştan taşa kırılmış bilekleri Tırnakları kekik nane ve menekşe kokulu, tırnakları rüzgârlı suçsuz bir geyik Avcılar yakalarsa mezedir eti, köpekler kovalarsa diş kirazıdır Bir okul piyesidir koçero, açılış konuşmalıdır ve halaylı türkülüdür Müsamere derler adına oralarda, kaymakamlı savcılı ve çavuşludur, biletlidir ve yoksullar yararınadır Festivaldir sosyetede, modada son buluşlar, en taze ilişkiler Gürültülü boşanmalar, gürültülü birleşmeler Hele bir de balesi ve operası "Ey vatan" aryası bir de Saygı değer prensesin saygı değer oynaşının Ardından telli sazlar, ardından yaylı sazlar ardından vurmalılar, çekmeliler ve üfürmeliler Ardından "kuğu gölü" ardından "fındık kıran" Hemencecik candarmalar ve ardından "haydutlar"ı siller'in Köroğlu'nun narası: "yine de hey hey!" ve ardından çocukları gülmekten kırıp geçiren çağdaş banka reklamları! Candarmalar geçirince kelepçeyi, zinciri bileklerine karıncanın Poz verince bir fukara karınca en komprador basın aynalarına Aşka gelir komputürler aşka gelir telefonlar telsizler ve doyum noktasına sosyete nunni! O zaman işte çelenk, o zaman işte tören, alkış, bando ve rap rap Donanır bayraklarla bankalar, sigortalar ve uygunsuz iş yerleri bilcümle Ve kadehler, kadehler ki ses verir yıldızlardan! Gocunmayın güzel beyler, hanımlar, alınıp incinmeyin! Koçero bir oyundur, yazılır, yazılır bitmez, koçero bir oyundur, oynanır, oynanır bitmez Vurur onu candarma, vurur onu candarma, durmadan vurur, ama o bitmez, o hep durur öyle orda Bıyıkları kartallıda, göğsü çapraz fişeklikli, gözleri beş yaşında Kolları Nuh Nebi'den Bir elinde kanlı mendil, bir elinde kara mavzer, pır pır eder bir güvercin namlusunun ucunda O hep öyle durur ordaTaş ardında, rüzgârda! Muhtara sorarsanız, bizim serseri veli Marabaya sorarsanız, işini bilmemiş deli Köylüye sorarsanız, ekmeksiz garibin teki Çocuklara sorarsanız, yüce dağlar aslanı aslan koçero Kimsesize sorarsanız, hükümet bilir onu Candarmaya sorarsanız, devletin dağlarda silah çatması Vurguncuya sorarsanız, yol kesici yağmacı Soyguncuya sorarsanız, devletin acizliği Sağcıya sorarsanız, siktiret pezevengi Solcuya sorarsanız, "ferman padişahın dağlar bizimdir" İstanbullu inanır ki, boğazda kaşalottur Ankaralı sanır ki, temele dinamittir İzmirlinin düşlerinde, şaşkın köpek balığı Antalyalı her gece, gergedan görür düşünde Erzurum'da kol başıdır, Erzincan'da deli daylak Pir Sultan yoldaşıdır Sivas'ta Bir "kılıcı kanlı" Van'da Mardin'de bir gözü kanlı kaçakçı Ah koçero, vah koçero, koçero eyvah! Gocunmayın güzel beyler, hanımlar, alınıp incinmeyin! Patron gazetelerinde yüksek tirajdır koçero Hükümet programlarında bir "nakl-i yekün" Kapitalist dış basında nobel'lik bir roman Politik sürtüşmelerde bir yılan hikayesi Diplomata sorarsanız, turistik bir serüven Kaymakama sorarsanız, "ahval-i adiye"den Sosyeteye sorarsanız, eğlenceli bir briç Sorarsanız bezirgân filmciye, gişelik bir senaryo Sorarsanız bürokrata, Atatürk'ün gardırobuna tükürmüş biri Hümaniste sorarsanız, Fransızca bilmeyen, Montenyi'den anlamayan Mitologya tragedya, hümanizma, helenizma Hiç birinden çakmayan bir yörüktür koçero! Ne anlar ronesanstan, ne anlar restorasyondan? Bir bazlama, bir uçkur üç telli bir zımbırtıdır koçero! Sanki sırası mıydı dağlara tırmanmanın Demokratik tragedyayı uçuklatmanın Sanki sırası mıydı! Müfrezeler yürümüş dağ dağ ve dere dere Kesmiş geçitleri korkunun silahları Bir tükenmez sermayedir koçero, haksız yönetimlere! Gocunmayın güzel beyler, hanımlar, alınıp incinmeyin Silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı Koşturmayın şifreleri, telefonları Basar gibi tuzu yarama basmayın düğmelere Yürekleri hoplatmayın, güzel beyler, hanımlar Paralar girsin diyedir kalantor kasalara Toprak sömürülsün diyedir orta çağlarda, ışıksız kalsın diyedir bir koca ülke Karanlıkta boğazlaşsın diyedir güzel yüzlü insanlar Fabrikalar işçi yesin, para kussun diyedir Kıyılar yağmalansın ormanlar çiftlikleşsin Bankalar yağ bağlasın, tekeller et bağlasın Holdingler palazlansın, ortaklıklar göbeklensin Bu rüzgâr böyle essin, bu değirmen böyle dönsün Bu çuvallar böyle dolsun diyedir, koçero'nun dağlarda medetsiz yalnızlığı! Gocunmayın güzel beyler, hanımlar, alınıp incinmeyin Yeni değil bu hikaye, bu oyun eski oyun! Ah koçero, vah koçero, koçero eyvah! Bir akşam birdenbire bir can çıkar dağlara Bin kardaş, bin acı, bin ana, bin kerpiç, bin harman, bin açlık Bin yenge, bin emmi, bin dayı, bin zulüm, bin acı ve bin karanlık Bir akşam birdenbire çıkar dağlara Bıyıkları terlememiş bin çocuk Bin aşık, bin deli, bin meczup, bin ekmeksiz, bin işsiz, bin suçsuz Kıl şalvar kurtlu çarık Nal döken mazi kıran derviş çatlatan, it burnu koyak gülü ahlat çalışı Bir akşam birdenbire çıkar dağlara Çökelekler, yoğurtlar, arpa bazlamaları, yalnayaklar, gömleksizler dayanaksızlar Munzur'lar Cilo'lar Palandoken'ler, Dersim'ler Tunceli'ler Bingöl'ler, Tunceli'de Mercan'lar Ağrı bereketleri Tahtalı'lar Toroslar ve Binboğa'lar Bir akşam birdenbire çıkar dağlara Turistik bir gösteridir dağlara çıkmak Örneğin Ağrı'lara, Alpler'e Süphan'lara, Ant'lara, Himalaya dağlarına derin Asya'nın Klimançero'nun tropik karlarına Turistik bir gösteridir dağlara çıkmak! Gel gör ki böyle yazmıyor bizim burda kitaplar Turistik diye göstermiyor dağları, turist diye vermiyor dağlara çıkanları Bir sürekli çıplaklıktır koçero, bir sürekli açlıktır Bir sürekli haksızlıktır koçero, bir sürekli itilmişlik Koçero bir vazgeçiştir, koçero bir ilgisizlik Bin yıllık yoldan gelir, üstübaşı kan içinde Yorgun bir dilekçedir, bir arzuhal koçero Bir tanrı selamıdır, alınıp verilmemiş Görülmemiş bir hacettir koçero, çiğnenilip geçilmiş ve sorulmamış upuzun bir eyvahtır Upuzun bir pişmanlık Bir ünlemdir koçero sığmaz okul kitaplarına Erzurum yaylasından Erzincan çukuruna ve Tecer dağlarından Harran cenderesine Bir uzun masaldır ki koçero, dağların dağlara yaslandığı yerde anlatılır Geçitlerin geçitlere küstüğü oyaklarda, Benek benek anlatılır, nakış nakış anlatılır, bıçak bıçak, kurşun kurşun ve türkü türkü! Göğsü çapraz fişeklikli, bıyıkları kan içinde bir kara mavzerdir koçero Yatar türkülerde upuzun, ağıtlarda fidan fidan koçero Bildirir hal-u ahvalini dört mevsim tanrısına, bildirir divanına Saşırtılmaz adaletin: "arkam sensin, kalam sensin, dağlar hey!" Gocunmayın güzel beyler, hanımlar, alınıp incinmeyin! Koçero bir vatandır, yaşanılır boydan boya Koçero bir vatansızlık, bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero, mavzerleşmiş bir haksızlık, yanıtsız bir dilekçe! Ben Türkçe anlatamam, o Kürtçe anlatamaz, Farsça çıkmaz doruklara! Gocunmayın güzel beyler, hanımlar Kan bulaşır ellerime, ben anlatamam! Hasan Hüseyin Korkmazgil



Yorum, eleştiri, görüş, bilgi vb.

Sağol hocam. Fazlasını diyemem. Kan bulaşır ellerime. Ve mis kokulu sabunlar paklamaz bu kanı.

  gokhan agacbuken - 10.25.2002 - 04:15    

Bu şiir için sizde yorum, eleştiri, bilgi vb. eklemek isterseniz tıklayın.

34
defa okundu
1
defa tavsiye edildi
1
defa yorumlandı
5
üye antolojisine eklendi
arkadaşına GÖNDER
e-kart YAP
antolojine EKLE
yazıcından BASTIR
yapılan yorumları oku
Görüş, bilgi vb. EKLE
varsa, hataları BİLDİR

şairi için yapılmış bir web sitesinin linkini EKLE şairin biyografisini OKU
şairini internette heryerde ARA hatıra, anekdot, bilgi vb. EKLE
bu şiirin şiir.net'ten silinmesini ÖNER bu şiirin konusunu EKLE
En son okuduğun şiirlerin listesini görmek için TIKLA
Bu şiiri antolojinize ekleyin. Bu şiiri bir cep telefonuna gönderin. Bu şiiri e-kart yaparak arkadaşınıza gönderin. Bu şiiri yazıcınızdan bastırın. Bu şiiri bir arkadaşınızın e-mail adresine gönderin.