Bilirim
Bilirim sonu var bunun,
Ha beyaz, ha kara...
Bir yolu var bunun,
Ya duru, ya bulanık.
Kendiyle yaşarken dünya,
Eğlenir dururken insanoğlu,
Kaybedenlerin düştüğü kaldırımlarda,
Hayat denen yolda, bilirim...
Issız bırakıldım yokluğunda,
Bilirim sonu var bunun,
Bilirim senin bebeğim,
Gülmekten çok...
Ağlamak hakkın oldu...
En ağlamakların çaresizliği hatta
Hep sana kaldı,
Bir sana,
Oysa ben, annem gibi...
Sarıp sarmalamak isterdim seni
Esirgemek, korumak,
Avuç içlerine dokunmak,
İsterdim ne çok...
Ne çok...
Lakin gülüşlerin uzaklığı kadar,
Irak kaldım bakışlarından.
O avuç içlerinden,
Kaybedenlerin düştüğü kaldırımlarda,
Issız bırakıldım.
Yokluğunda...
Ne ninniler söyledim,
Akşamdan sabaha.
Sonra...
Sonra, dokunamadım
Senin gibi,
Sanki sana inat, doğan çocuklara...
Şimdi korkuyorum,
Sadece nefes alıyorum.
Yaşamaksa,
Gel!... hadi!... bak!... yaşıyorum
Hiç duymadığın,
Ama ezberlediğim kokunla,
Kısa ömürden günler tüketiyorum,
Yok inan kahretmiyorum,
Kıvılcımların ateşini,
İçimde topal gezen hayalini,
Sönmüş ışıkların şehir cereyanlarında
Ben hep seni...
Seni seviyor, seni yaşıyorum
Düzen günah dedi, çözemezsin
Büyükler boş ver dedi, bilemezsin
Herkes sağırdı duyan olmadı,
Hayat denen şey,
Sana da bana da yalan söyledi.
Oysa ben,
Annem gibi,
Anne gibi,
Sarıp sarmalamak isterdim seni...
Esirgemek, korumak
Avuç içlerine dokunmak,
İsterdim ne çok...
Ne çok...
Canım yanıyor,
Canım yanıyor, diyemiyorum
(16 Şubat 2001)
(Hüzzam makamında göz yaşlarım kayıyor...)
Murat İnce
|
56 |
defa okundu |
1 |
defa tavsiye edildi |
0 |
defa yorumlandı |
4
|
üye antolojisine eklendi |
|
|
|
|
|
|