Şiir alemine gecit...  NAZIM HİKMET

Şiirlerinin listesini görmek için tıklayın.
56/122
Şiirlerinin devamı için tıklayın.

Dünyanın En Tuhaf Mahluku

Ellerinize ve Yalana Dair

Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan İle Rahibin Macerası

Fevkalâde Memnunum Dünyaya Geldiğime

Gazete Fotoğrafları Üstüne

Gelmiş Dünyanın Dört Bir Ucundan

Gerileyen Türkiye Yahut Adnan Menderes'e Öğütler

Giderayak

Gövdemdeki Kurt

Şiirlerinin devamı için tıklayın.

Henüz bu şiir için konu belirlenmemiş. Bu yüzden benzer konulu şiirler listelenemiyor.

Konusunu EKLE









Bu sayfanın
renk düzeneğini
isteğinize göre
değiştirmek için
TIKLAYIN


Gazete Fotoğrafları Üstüne 1 Kara Yara Birinci sayfada yatıyor iki sütun üstüne iki çıplak yavrucuk, birinci sayfada iki sütun üstüne bir avuç kemik deri. Delinmiş patlamış etleri. Biri Diyarbakırlı, Erganili biri. Kolları bacakları kargacık burgacık, kafaları kocaman, ağızları korkunç bir haykırışla açık, birinci sayfada taşla ezilmiş iki kurbağacık. İki kurbağacık kara yaralı iki yavrum benim. Yılda kim bilir kaç bininiz acı suya bile doymadan gelip gidiyor... Ve müsteşar bey : (Kara Yaraya tutulası) "Endişeye mahal yok," diyor. (3 Ağustos 1959) 2 Emniyet Müdürü Güneş bir yara gibi açılmış gökte akıyor kanı. Uçak alanı. Karşılayıcılar, eller göbekte : coplar, cipler, hapisane duvarları, karakollar ve darağaçlarında sallanan ipler ve siviller göze görünmez ve bir çocuk işkenceye dayanamadı attı kendini Emniyet'te üçüncü kattan. Ve işte Emniyet Müdürü bey uçaktan iniyorlar Amerika'dan dönüyorlar mesleki tetkikattan. İncelediler uyku uyutmamak usullerini ve memnun kaldılar pek hayalara bağlanan elektrottan ve bizdeki tabutlukların üstüne bir de konferans vererek açıkladılar faydalarını koltuk altlarına kaynar yumurta koymanın, boyun derisini kibritle ince ince yakıp soymanın. Emniyet Müdürü bey uçaktan iniyorlar Amerika'dan dönüyorlar ve coplar cipler ve darağaçlarında sallanan ipler üstat döndü diye seviniyorlar. (1959) 3 Adnan Bey Türküler söylendikçe Türk diliyle Seni seviyorum gülüm, dendikçe Türk diliyle Türk diliyle gülünüp Türk diliyle ağıtlar yakıldıkça, Adnan Bey, ben anılacağım, anılacak Türk diliyle size sövüşüm. Tarlalarımıza girmiş değil sizin gibisi yaban domuzunun. Şehrimiz görmüş değil yangının sizden kanlısını. Bir adınız var, Adnan Bey, adımıza benzeyen. Dilimiz kuruyor dilimizi konuştuğunuz için. Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz. Yüz Türkiye olsa elinizden de gelse yüzünü de zincire vurur yüz kere satarsınız. Milletimin en talihsiz gecesi ana rahmine düştüğünüz gecedir. (1959) 4 Ahmet Emin Yalman Selanikli Osman Efendi keskin muhasebecilerdendi ama o da yanıldı ömründe bir kere yanlış bir tohum atıp rahm-i madere. Bu tohum dünyaya çıkıp insan biçimini aldıysa da, boyu bir karış kaldıysa da, öyle haltlar yedi, öyle işler karıştırdı ki sövdüler kabrinde bile babası Osman Efendiye. Osman Efendi, Ahmet Emin adını takmıştı tohumuna, Ahmet Emin, Yalman'lığı kattı buna ve Ahmet Emin Yalman önce Alaman oldu sonra Amerikan. Ona göre her devirde, her zaman satılacak bir gazeteydi "Vatan" ve hazret sattı vatanı. Hapse atacaklarmış Ahmet Emin Yalman'ı Amerikana yaranmaktaki rekabet yüzünden. Hapisteki hırsızlara acıyorum ben, ahlâkları bozulacak Emin Beyle aynı damda yaşayarak... (1959) 5 Refik Koraltan «Tekstilde umutsuz durum. Bir işsiz kezzap içti. Bir milyon çocuk okuldan mahrum. Kara yara Mardin'e geçti. Grev yapan işçiler yakalandı. Köylü, çiftliklerinin ekinini yakıyor...» Bir gazete sayfasında başlıkların arasından bakıyor başkan başkan Refik Bey, bel bel bakıyor. Büyük Millet Meclisi'nin sahibi gösteriyor suratını milletime bilmem neyini gösteren bir deli gibi. Biliyoruz, odur küçük dağları ve dağların doğurduğu fareleri yaratan ve Debreli Hasan gibi martini atan. Biliyoruz, tutmuş elinden Amerikan : Yürü ya Refik kulum, demiş ve Refik Bey yürümüş, göbeği kendinden bir karış önde, diz kapaklarına kadar kana batarak, millî şerefimizin kemikleri üstünde. Biliyoruz, biliyoruz, bu vatanın anasını ağlatan bir İsmet, bir Adnan, bir de Koraltan. (1959) 6 Korku Korkuyor Adnan Menderes ölülerden korkuyor. Kore dağlarından geliyor kimi apaçık gözleri dumanlı kaytan bıyıkları kanlı yaşları yirmi. Korkuyor Adnan Menderes ölülerden korkuyor hele çocuk ölülerinden. Karınları davul gibi, boyunları çöpten ince, kırıyorlar Adnan Bey'in mutfak camlarını her gece mezarlarından çıkınca... Korkuyor Adnan Menderes dirilerden korkuyor hele çarıklılardan hele kasketlilerden. Kasketliler hayını bağışlamayı bilmez. Korkuyor Adnan Menderes kocaman yanakları sarkıyor yağlı, sarı. Korkuyor Adnan Menderes üç saata indi uykusu. Korkuyor Adnan Menderes hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu. (1959) Nazım Hikmet



37
defa okundu
1
defa tavsiye edildi
0
defa yorumlandı
3
üye antolojisine eklendi
arkadaşına GÖNDER
e-kart YAP
antolojine EKLE
yazıcından BASTIR
eleştiri, yorum YAP
Görüş, bilgi vb. EKLE
varsa, hataları BİLDİR

şairi için yapılmış bir web sitesinin linkini EKLE şairin biyografisini EKLE
şairini internette heryerde ARA hatıra, anekdot, bilgi vb. EKLE
bu şiirin şiir.net'ten silinmesini ÖNER bu şiirin konusunu EKLE
Şairinin sesinden şiirlerin mp3 ünü DİNLE
En son okuduğun şiirlerin listesini görmek için TIKLA
Bu şiiri antolojinize ekleyin. Bu şiiri bir cep telefonuna gönderin. Bu şiiri e-kart yaparak arkadaşınıza gönderin. Bu şiiri yazıcınızdan bastırın. Bu şiiri bir arkadaşınızın e-mail adresine gönderin.